Özafşar, Mehmet Emin
‘Hadisin Neliği’ Sorunu ve Akademik Hadisçilik, İslâmiyât, 2000, cilt: III, sayı: 1, s. 33-53
http://isamveri.org/pdfdrg/D01910/2000_1/2000_1_OZAFSARME.pdf
Hadis Merkezli Tartışmalar
- Hicri 1. asrın sonları, yahut 2. asrın başlarında başlayan hadis merkezli tartışmalar, tarihimizin hiçbir döneminde yerini kaybetmemiş, hatta Müslüman toplumun içine düştüğü siyasi-sosyal bunalım ve değişim dönemlerinde, daha da güçlenmiştir.
- Çevre kültürlerle diyaloğun gerçekleştiği ve demografik yapının karmaşıklaşması sonucunda sosyal çalkantıların yaşandığı hicri 2 ve 3. asırla, İslam coğrafyasının Batı kültürünün meydan okumasıyla yüz yüze geldiği son iki asır, bu dönemin uç noktasıdır.
- Şu noktanın altını çizmeliyiz: Uzun tarihimiz boyunca hadis, hep dinî hükümlere kaynak teşkil edip etmemesi noktasından ele alınmış ve 'dinî hükümlerde hücciyet' tartışması, bütün bu dönemlere rengini vermiştir.
<aside>
💡 Bu bakış açısı, hadisi çok değişik yönlerden istifade edilmeye uygun bir kaynak olmaktan uzaklaştırıp, sadece dinlenip, itaat edilmesi gereken bir değer noktasına çekmiştir, ki, kanaatimizce tüm zamanlar boyunca konuyu kısır bir döngüye iten de, bu olmuştur.
</aside>
- Başka bir ifadeyle, hadisin Sünnet'e, Sünnet'in de Hz. Peygamber'e özgü kılınması, onu yapılan bütün değerlendirmelerin, kabul yahut redlerin, itaat yahut itirazların muhatabı haline getirmiştir.
Bu noktadan sonra da, tartışmalar, bir görüş ayrılığı ya da bakış açısı farklılığı olarak değerlendirilmemiş; bir inanç ve sadakat konusu olarak görülmüştür. En azından bu bakış açısına sahip olan hadis çevreleri, konuyu böyle görmüşlerdir.
Hadisin Sünnet'e İndirgenmesinin Sebep Olduğu 3 Daralma
-
Hadis, sadece kendisinden dinî hüküm istinbat edilen bir 'şey'e indirgenmiştir.
- Bu 'şey'in 'ilahi' mi yoksa 'beşeri' mi olduğu sorusu da cevaplanmış değildir.
- Egemen yaklaşıma göre o, ilahi veya yarı ilahi bir şeydir.
- Hadisi nakledenlerin birer beşer olması gerçeği ve bu beşerden ona nelerin katıştığı, hep göz ardı edilerek, biteviye, hadisle aynı görülen Sünnet'in vahip olup olmadığı ispata çalışılmıştır.
-
Hadisle Hz. Peygamber özdeşleştirilmiş, yanı aynı şey tasavvur edilmiştir.
- Bu, tartışmaları, rasyonel bir zeminden çıkartarak, duygusal platforma çekmiştir.
- Hz. Peygamber'e duyulan aşırı sevgi ve saygı, onunla aynı şey gibi görülen hadisler hakkında eleştirel bir tavra tahammül edememiştir.
<aside>
💡 Bu tutum, hadisin Hz. Peygamber'e özgü kılınması, ayrıca, hadis külliyatının önemli bir miktarını teşkil eden sahabe ve tabiûn hadislerinin de göz ardı edilmesi, hatta yadsıması sonucunu doğurmuştur.
</aside>
- Bu da, hadis kaynaklarının tek bir bakış açısı ile, yani sadece 'dinî konularda hücciyet' noktasından ele alınması gibi başka bir daralmayı beraberinde getirmiştir.
- İşaret edilen derecelendirmenin 'hadis literatürüne' de teşmili, beraberinde 'eser karizması'nı oluşturmuş, ardından 'hadis-Peygamber' eşitliği bu eserlere de yansımıştır.
- Eser karizmasına dair dört makale:
Bir yandan ravilerin zihnî ve ahlaki kusurlarını ele alırken, onun yanında hadisin ilahi veya yarı ilahi olduğu kanısı; hadis literatüründe Hz. Peygamber, sahabi ve tabiunun hadisleri hep bir arada dururken, hadisi Hz. Peygamber'le aynileştirme ikilemi ve yazıldıkları ilk günden itibaren bizzat hadisçilerin tenkitlerinden kurtulmamalarına rağmen, tenkitten berî, 'hadis kitapları' tasavvuru, bu çatlağın sadece bir kaç örneğidir.